09.01.1992
Toprakta büyüsek de, beton gençleriyiz şimdilerde. Şu yığınların arasında, ayaklarımızın bastığı, gözümüzün gördüğü yerlerde, var olabileceğimiz tutamaçlar arayıp duruyoruz. Hayatta tutacak, gönülde tutacak, zaman-ı hâzırda, umut ve hayallerde, istikbale giden yol’da ve en kıymetlisinden birisi olan teneffüste tutacak, tutamaçlar işte..
Kimi geç kimi erken sanıyoruz ama yaradan hikmetli, tam vaktinde buluyoruz hepsini. Ve Nergis çiçeği.. Yirmili yaşımın en güzel hediyesi.
O, narin yapraklarıyla, bedenin ve ruhun en derinlerine iner. Orada kök salmış dikenli çalıları keser! Yaralarını sarar, sever.
Kendi halinde kökleriyle, buz tutmuş, soğumuş sinelere değer, sıcacık gülümser.
Kokusu.. Ahh o aziz kokusu! Keşke taşısam cebimde. Çıkarır veririm ciğerlerime, gam ve keder değdiğinde.. Sonra alıp götürsem, âlemleri onunla gezsem.. Âlem-i Şehadet, Âlem-i Misal, Âlem-i Ervah ve Berzah!
Şimdi beklediğim yer; 29. durak. Engin okyanusları aşıp dar bir geçitten sonra, elemli misafirhanede eylerken, nergisleri koklamama izin verdiğin için teşekkür ederim Allah’ım.
Minnet ve şükran; Âlemlerin Rabbine. Hoş geldin yirmi dokuzuncu sene.
1 YORUM