36 SAATLİK AÇLIK

36 SAATLİK AÇLIK

Üç hafta beslenme düzenine dikkat ettikten sonra, dördüncü hafta sıvı günüm olan perşembe günü ilk açlık orucumu tuttum. Ve haftanın pazartesi gününü, sıvı günü olarak devam ettirdim. Öncelikle 36 saatlik açlıkta nelere dikkat edilmeli ondan bahsedelim;

  • niyet etmek
  • önceki gün hafif şeyler tüketmek ve yemeği en geç saat 19.00’da bitirmiş olmak
  • akşam yatmadan önce magnezyum sülfat içmek
  • istenirse sahurda sadece su içmek, hiç bir şey yememek
  • iftarı bir/üç yudum su ile açmak, sonrasında susama olursa abartmamak şartıyla sadece su içmek
  • ertesi gün sabah saat 07.00’da limonlu su ile orucu açmak, bir süre sonra taze sıkılmış meyve suyu içmek
  • öğlen acıkınca mevsim salatası ya da tek çeşit meyve tüketmek
  • akşam yemeğinde salçasız, tuzsuz, zeytin yağlı az pişmiş sebze yemek

İlk defa tutacağım için çok tecrübesizdim. Her ne kadar doktor kontrolünde yapıyor olsam da her adımımı sormuyordum 🙂 açlıktan önceki gün, zaten 36 saat bir şey yemeyeceğim, karnımı iyice doyurayım, dedim. Şöyle güzel bir etli bulgur pilavı yedim. Yeme düzeninde, katı-sıvı dengesi, saati çok önemli. Ancak karnınız doyana kadar tek çeşit yemek yemek serbest. Buna güvenerek 2, 3 tabak etli pilav yedim. Karnım aşırı derecede tok olunca açlık gözümü korkutmadı. Tabi henüz kendime ne yaptığımın farkında değildim 🙂

Akşam ilk magnezyum sülfatımı içtim. Bir su bardağına bir tatlı kaşığı atıp güzelce karıştırdım. Bir yudum aldıııımm….. Aman Allah’ım! yok böyle bir tat! Gözlerimi sımsıkı kapattım, ağızımı açamadım. Midem altüst oldu. Hemen üstüne normal su içtim. Su o kadar tatlı geldi ki, sanki içinde şeker vardı. sülfatın tüm acısını aldı götürdü. Kalan bardağımı bitirmek zorunda olduğum için hepsini nefes almadan tek seferde içtim. Hemen arkasına sade sudan iki üç bardak daha içtim. Ağızımda hiç tat kalmadı. Ancak midemde hala hissediyordum.

Tat farklı gelmişti ve o gece pek uyuyamadım. Sabah kalktığımda müshil etkisini de pek görememiştim. Çektiğim zahmetin neticesini alamamak beni üzmüştü. Öğlene kadar hiç zorlanmadım ama hala sülfatı midemde hissediyordum. İkindiden sonra acıkmaya başladım. O saatte yürüyüş yapmak çok iyi geldi. İftar vaktine kadar bir şekilde dayanabildim. İftarda sadece üç yudum su içtim. Karnım guruldayıp duruyordu, çok acıkmıştım. midem de bulanıyordu.

O akşam yine açlıktan uyuyamadım. Sabah namaza kadar oyalandım durdum. Yataktan kalkınca inanılmaz bir çarpıntı olmaya başladı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Yaz mevsiminde yaptığım için namazın vakti de erkendi. Saat 05.00’dan 07.00’a kadar bu şekilde bekleyemeyeceğimi düşündüm. Ailemden beni hastaneye götürmelerini isteyecek kadar vahim durumdaydım. Doktoruma durumdan bahsettik, korkulacak bir şey olmadığını, bünyemin alışma sürecinde olduğunu ve asla pes etmememi, söyledi. Bu destek bana iyi gelmişti. Biraz hava aldım, uzandım derken saat 06.30’da limonlu suyumu içtim 🙂 ardından elma suyu da içtim, çok rahatladım. Bir iki bardak daha meyve suyu içtikten sonra uyudum. O uyku bana iyi gelmişti. Günün geri kalanını programı uygulayarak bitirdim.

Bir sonraki açlıkta, kolay olsun, dayanabileyim diye, daha çok yedim. Daha çok zorlandım.

Şimdiye kadar 36 saatlik açlığı, on, on iki kez yaptım. İlk başlarda eksik uygulamalarım yüzünden ufak sorunlar yaşadım. MEĞER, açlık öncesi hafif ve az yemek gerekiyormuş. Magnezyum sülfatın üzerine en az bir litre, sahurda da ortalama iki bardak daha su içmek gerekiyormuş. Böylece bağırsaklar daha kolay boşaltılabildiği için açlık daha rahat geçiyormuş 🙂

Bu şekilde yaptıktan sonra mide bulantım, sabah kalktığımda oluşan çarpıntı ve baş dönmeleri minimuma indi. Orucumu, sadece hafif bir karın açlığıyla tamamlayabiliyordum. Ve açlık zamanlarında iki kiloya yakın zayıflıyordum. Çünkü üç gün boyunca çok az yiyordum.

Midemdeki hafifliğin ruhuma kattığı lezzet, bu programın en ama en güzel yanıydı. Her zaman için beni etkileyen, yüreğimi titreten hadisi şerife biraz daha uygun yaşamış olmak öyle serinletti ki, hayatımın tamamında, ömrümün sonuna kadar böyle yaşasam neler hissederdim, demekten kendimi alamadım.

Eğer bu açlıklar süresince ya da bir aylık hazırlık aşamasında ya da en azından 36 saatlik açlık orucu tuttuğum zaman boyunca, yapmasaydım, dünyanın en lezzetli yemeklerini, en görkemli sofralarda, en kıymetli dostlarla birlikte yiyerek geçirseydim, Vallahi! Vallahi açlıktan aldığım lezzeti yine de alamazdım. Anlık mutlu etselerdi de, sonrasında bir ah ederdim.. Açlıkta, önce vah desem de sonunda şükrettim. Bundan daha güzel olan çok az şey var..

Her işin en zor kısmı, başlangıç kısmıdır. Eğer başlarsanız, zorlanırsınız. Zorlanır ve devam ederseniz kazanırsınız.

selam ve dua ile

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir